15 Temmuz 2013 Pazartesi

Benimle dans eder misin?

"Benimle dans eder misin?"in beklemediğimiz bir anda bir yabancıdan gelmesi kadar hiçbir şey heyecanlandırmıyor bizi ya da pek de tanımadığımız biri bizi güzel bulduğunu söylediğinde daha bir tatlı oluyor, nedense. Yabancılar bilinmezlikleriyle çekici; kendini başka bir yoldan tanıtmak için yeni bir şans; kendini kabul ettirmek için yeni bir mücadele ve tabi ki "O"nun için yeni bir umut...

Uzaktakini "sevmek" adına hevesimiz hiç kırılmıyor. Platonik aşklar veya dostane flörtler daha güvenli geliyor, özellikle hayatımızda biri varsa nasılsa "bu bir yere varmayacak" rahatlığıyla. Burnunun dibindekini kusurlarına bu kadar maruzken sevmek zor çünkü... Bu kadar "bilindik", bu kadar "tahmin edilebilir" olmak yorucu çoğu zaman, her ne kadar konforlu olduğunu kabul edecek olsak da "motivasyon" düşürücü, var olabilmek adına...

İnsanın yenilerde ve haliyle yabancılarda bitmek bilmeyen arayışı, neye baktığını bilmediğinden bir türlü bulamayışıdır aslen. Baktığı şeyin "kendisi" olduğunu ve bunu yalnızca "içinde" bulabileceğini idrak edemeyen insanlar için vazgeçilmezdir "yeniler". Halbuki bilmezler hiç, bir türlü bulamadıklarını "yeni"de bulamayacaklardır, "eski"de bulamadıkları gibi...

...

"Aşk"tan anladığımız genellikle yanılgılarla vardığımız noktada kısırlaştığından, herkes için farklı manaları olabilecek olan aşk, "tek" ve "aynı" şey muamelesi gördüğü için en çok da "yalnız"dır aslında. Her birimiz bir "ağaç"a bambaşka manalar yüklerken, "aşk"ı aynı anlamda sınırlamaya çalışmak, tembellikten başka bir şey değil.

"Aşk" eksik parçayı onda bulmak değil; sen "yap-boz" değilsin çünkü. "Aşk" doğru anahtarı bulmak değil; kalbin kilitli olsaydı şimdiye ölmüştün çünkü. "Aşk", hissettiklerini dillendirecek kelimeleri seçemediğinde, tam da kendini bulduğunu hissettiğin anda ne olduğunu sorgulama ihtiyacı duymadığın, elinle tuttuklarına hiç de benzetemediğin "şey"dir, bana kalırsa.


Ain't No Love in the Heart of the City - Bobby Bland