24 Haziran 2013 Pazartesi

#DirenSevgi

Sen beni anlamak için hiç uğraşmıyorsun ya, en çok buna içerliyorum. Beni sevmemenden daha çok ağrıma gidiyor bu ilgisizliğin. Ben emek sarfedip en küçük hücreme kadar dinlemeye çalışırken kendimi, sen kafanı almışsın iki elinin arasına, tıkamışsın kulaklarını bağırıyorsun sürekli: "BEN! BENİM! BEN!" Varlığıma tahammül edemiyorsun ama ben yine de seni anlamak için yırtınıyorum. Çünkü ben seninle aramdaki meseleyi çözemezsem eğer "içim" rahat etmeyecek bir türlü, biliyorum.

İnancın sana "Oku!" diyor ya; benimki de bana "Sev." diyor. Sevdiğini anlamak ister ya insan, anlamak içinse okur bulursun ya kendini zaten. Sonra dinlersin sevdiğini, susarsın ara ara, düşünürsün. Bir bakarsın, gülümserken bulursun kendini. Paylaşım mutlu hissettirir diye, sevdiğin seni onayladı diye değil ya hani. Sevdiğin seni hatalarınla da sever ya hani, yanıldığını kabul edip özür dilemek hiç incitmez o yüzden gururunu.

Fark edebildin mi bu detayı bilemiyorum ama "biz" demedim hiç. Sen de bırak şimdi bir kenara "onlar"ı; "sen" de bir evvela. Peygamber zannetmezsen kendini birkaç dakikalığına, izninle ben de sana "sen" diyeyim. Aramızdaki mesafeyi önce bir "insani" seviyeye getirelim. Sonra rahatça bir otur şuraya, çekinme uzat ayaklarını da... Sana kendimle ilgili bir hikaye anlatayım; detayları acil değil çabuk çabuk atlayarak, esas mevzuya odaklanarak...

Geçenlerde bir gün dedi ki doktorum; "İçinde onları sevmediğini zannedip 'bozulan' hücreler var. Başa çıkamadığın stresinle, geçmişindeki hesaplaşamadığın talihsizliklerine duyduğun sinirle, maruz bırakıldığın kırgınlıklarınla yormuşsun onları, görmezden gelmişsin, önemsiz hissettirmişsin. İsyan etmiş bir kısmı, dayanamamış. "Önemsiz" ve "etkisiz" hissetmek ağırlarına gitmiş. Bir bütünüz biz, sen bizi bunun dışına itiyorsun demişler. Harekete geçmişler ardından ve şimdi sana bir mesaj veriyorlar. Onları şimdi dinlemezsen, dertlerine bir çözüm bulmazsan, varlıklarını sürdürebilecekleri sağlıklı bir ortam sağlamazsan onlara, etraflarındaki diğer hücreler de bozulmaya başlayacak. Bu 'bozukluk' içinde gitgide yayılacak. Zamanında müdahale edemezsen önüne geçemeyeceksin isyanın. Yayılma önce bir bölgeyi sonra tüm vücudunu saracak. Tükeneceksin.

Bunları duyduğun için üzülme ve şanslı olduğunun farkına var. Bu birkaç hücrenin sesini duyamasaydın, sen hiç fark etmeden ilerleseydi içinde bu isyan, önüne geçemeyecektin. Şimdi derin bir nefes al ve seni bu noktaya getiren kayıt(lar)ın farkına var, yüzleş ve rahatla."

---

Kafana yattıysa bu anlattıklarım ve merak edersen şayet "Sen nasıl çıktın bu işin içinden?" diye; ben sevdiğime sarıldım. Çünkü sevginin her şeye iyi geldiğini biliyorum; "içim" bana öyle söylüyor. Sense "için"den geleni bastırdığın için hırçınsın; biliyorum, inan bak; kendimden biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder